Moria 6 Davası

Avukatlar, aktivistler ve insan hakları savunucuları kriminalize edilseler de de, bu baskıcı dinamikler insanları birbirine daha çok bağlanıyor ve bu durum adalar arasında dayanışmayı kuvvetlendiriyor.
Facebook
Twitter
Email
WhatsApp
Print
A black and white illustration shows several teenage boys being escorted through the court gates by police, all are wearing masks and the boys are handcuffed.
Four of the Moria 6 are escorted by police to their trial.

Διαβάστε στα ελληνικά  Read in English Leer en Español

Dört Afganistan Hazarası genç, insan hayatını riske atan kundaklama, kamusal mülke zarar verme ve suç örgütü üyeliği suçlarından yargılandı. Davanın öncesinde yetmişten fazla dayanışma örgütü ve STK, adil ve şeffaf bir yargılama talep eden çağrı metnini imzaladı.

Mahkeme kapalı kapılar ardında gerçekleşti ve akredite uluslararası yasal gözlem ekibinin yanı sıra gazetecilerin içeri girmesine izin verilmedi. Covid-19 önlemleri bahane gösterilerek mahkemeye en fazla 15 kişinin girmesine izin verildi. Ancak 4 sanığa en az altı polis memuru eşlik etti. Skandal bir şekilde, yasal savunma ekibi mahkemeye girerken detaylı bir aramaya tabi tutuldu.

Mahkeme, avukatların yaptığı üç itirazla başladı. Bunlardan ilki, dört gençten üçünün yangın sırasında on sekiz yaşından küçük oldukları için çocuk mahkemesinde yargılanması gerektiğiydi. Savunma mahkemeye yaşlarını kanıtlayan çeşitli belgeler sunmasına rağmen, mahkeme onları reddetti ve bunun yerine kriminoloji ve antropoloji geçmişine sahip ‘uzman’ bir sosyal bilimcinin röntgen incelemesine dayanarak yetişkin olduklarını iddia etti. Bu sosyal bilimcinin hiçbir tıbbi geçmişi ve böyle bir değerlendirme yapma yetkisi yoktu. Yine reddedilen ikinci itiraz, sanıklara verilen mahkeme tebligatının Yunanca olduğu ve anlayabilecekleri bir dile çevrilmediği yönündeydi. Yine reddedilen ve davanın kaderini belirleyen üçüncü itiraz ise, tek görgü tanığının mahkemede hazır bulunmadığı ve bulunması için herhangi bir girişimde bulunulmadığı için ifadesinin dikkate alınmaması talebiydi.

Duruşmaya çağrılan 31 tanıktan polis ve itfaiyeciler, yangın sonucu arazilerinde mallarını kaybeden Moria köyü sakinleri, Avrupa İltica Destek Ofisi (EASO) çalışanları ve sivil toplum görevlileri de dahil olmak üzere on beş kişi katıldı. Tüm anlatılar çelişkiliydi. Sanıklar, İtfaiye’nin raporuna göre, kampın bir bölümünde 8 Eylül’de, ertesi güne kadar yanmayan bir yangını çıkarmakla suçlandılar. Tüm kovuşturma tanıklarının bu kaotik günlerle ilgili farklı ifadeleri vardı. Anlaşmaya varılan tek nokta, tanıklardan hiçbirinin sanık dört kişiyi tanımamasıydı.

Peki bu gençler neden tutuklandı? Mart 2021’de iki zanlının yargılandığı duruşmada olduğu gibi, gıyabında tanıklığı okunacak olan bu tanık neredeydi? 2016 yılından bu yana, Moria kampında yaşayan polis muhbirleri toplu protestoları engelledi veya devletin kovuşturma davasına yardımcı oldu. Bir göçmeni diğerine düşman yapan sistem, işbirlikçiyi hızlandırılmış bir sığınma prosedürü ve adaları terk ederek anakaraya çok daha hızla ulaşma ile ödüllendiriyor. Bu tanık da, yıkılan 6 hayat karşılığında Yunanistan’ı terk etti.

6 gencin de Hazara etnik grubundan olması tesadüf mü? Moria kampında eski bir Afgan toplum lideri olan tanık, Peştun topluluğunun bir üyesiydi. Hazaraların uğradığı zulüm bugünlerde soykırım adı altında yeniden gündemde. 2020 yılının başlarında kamplarda artan şiddet olaylarından en fazla zarar görenler Afrika ülkelerinden gelenlerle birlikte Hazaralar oldu. 21 Nisan 2020’de Hazara topluluğu, 16 yaşındaki bir gencin bıçaklanarak öldüğü, dördünün ise ciddi biçimde yaralandığı kavganın ardından, maruz kaldıkları şiddeti protesto etmek amacıyla bir eylem düzenlediler. Hazara ve Peştun grupları arasındaki ilişki bu makalenin kapsamına giremeyecek kadar derin, bununla birlikte yüzyılı aşkın bir süredir devam eden bu çatışmanın Avrupa’daki cehennem kampında, bir hapishanenin parmaklıkları arasında. çözülmesini beklemek de aynı derecede anlamsız olacaktır.

Mahkemede hazır bulunan dört savunma tanığından çoğu kendilerine yapılan muameleden dolayı kendilerini aşağılanmış hissettiklerini ve kendileriyle agresif bir şekilde konuşulduğunu, yangını neredeyse kendilerinin çıkarmış gibi hissettirdiklerini ifade etti. Ne zaman bir tanık Moria kampındaki koşullardan bahsetseler, hem savcının hem de mahkeme başkanının, koşulların davayla hiçbir ilgisi olmadığı iddiasıyla sözleri kesildi. Hazara-Peştun ilişkileri konusunda uzman bir tanık, Hazara ve Peştun toplulukları arasındaki gerilimin tarihini anlattı. Onun ifadesi dikkate alınmadı ve ona tüyler ürpertici bir cevap verildi: “Sen Hazara değil misin? Peştunlardan nefret etmediğini ve Peştun liderini suçlamadığını nereden bileceğiz?” Yunan uyruklu olmayan bir sivil toplum kuruluşunun çalışanı olan başka bir tanığın sözü, “Burada kendi hükümetinizin sorumluluğu hakkında ne söylersiniz?” sorusuyla kesildi. Yunan gazeteci “İyi bir gazeteciyseniz yangını kimin çıkardığını neden bulamıyorsunuz?” ifadeleriyle saldırıya uğradı. Son tanık, Ege Üniversitesi’nden sosyolog profesör Moria kampındaki koşullar hakkında konuşmaya çalıştı. Mahkeme, “Bütün bunların bir Avrupa sorunu olduğunu kabul ediyor musunuz?” diye sordu.

İlk uzun 12 saatlik günün sonunda, dört genç polis arabalarına bindirildi. Onlarla dayanışma içinde olan bizler, Azadi (Özgürlük) sloganın yanı sıra  “Το πάθος για τη λευτεριά, είναι δυνατότερο από όλα τα κελιά” (Özgürlük tutkusu tüm kafeslerden daha güçlüdür) sloganını attık. Karar ertesi gün, 12 Haziran Cumartesi günü saat 15.00 sıralarında geldi. Gençlerin her biri onar yıl hapis cezasına çarptırıldı. Suç örgütü üyeliği dışında tüm suçlamalar geçerliliğini korudu. Savunma ekibinin olağanüstü çabaları başarısız olmuştu. Kararın ardından mahkeme dışında konuşan avukatlara göre, ‘Bu haksız karar cezadan da beter, çünkü hukuku öldürüyor ve varlığını inkar ediyor.

Polisin kriminalize edilmiş göçmenlerle dayanışmayı ortadan kaldırmak için büyük çaba göstereceği açık. Midilli’den Sakız Adası’na giden feribottan inerken, liman yetkililerinden görevliler sadece sanıkların yanında durmak için seyahat eden bizleri hedef alarak ‘tipik kontroller’ yapıp pasaportlarımızı ve bilgilerimizi kaydettiler. Daha sonra, Yunan basınında, mahkeme destekçilerinin ‘casusluk’, ‘göçmen kaçakçılığı’ ve ‘diğer suçlamalar’ nedeniyle polis soruşturmasına tabi tutulduklarını söyleyen, dayanışma gruplarını yalan bir şekilde karalayan bir makale yayımlandı.

22 Haziran’da Midilli mahkemesinde Sakız Adası’ndaki Vial Kampı’nda yangın çıkarmakla yargılanan 15 gencin davasına başlandı. Nisan 2020’de Sakız Adası’ndaki Vial kampında çıkan yangından Vial 15 olarak bilinen kişiler sorumlu tutuldu. Yine Aegean Migrant Solidarity üyeleri mahkeme sürecini izlemeye çalıştıkları için polis taciziyle karşılaştı. Davaların Ege’nin farklı adalarında gerçekleşmesinin, dayanışmayı bölme taktiği olduğu açık. Buna rağmen, Samos ve Sakızlı savunma avukatlarının yanı sıra Midilli göçmen dayanışma hareketi üyeleri mahkemeye katıldı. Avukatlar, aktivistler ve insan hakları savunucuları kriminalize edilseler de de, bu baskıcı dinamikler insanları birbirine daha çok bağlanıyor ve bu durum adalar arasında dayanışmayı kuvvetlendiriyor.

Subscribe to the Friday Bulletin

Get Hannah’s thoughts and the entire bulletin every Friday in your inbox, and don’t miss out on news from the teams, a list of what we’re reading and information on ways to take action.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

Read More Stories

Skip to content